Söyleşi-Fotoğraflar: Martı Zeyrek
Sayın Fırat Yıldız, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Nerede doğdunuz, nerede okudunuz, müziğe ilginiz nasıl başladı? Kaç yıldır radyo yayınları hazırlamaktasınız?
1974 İstanbul doğumluyum. Sabahtan akşama radyonun açık olduğu bir evde doğdum, büyüdüm. Böylece, o dönemin şartlarında sınırlı radyo ve televizyon ortamında kendimi iyi hissettiğim çok özel bir alan keşfetmiş oldum. Evimizin radyosunun düğmesine her bastığımda, bir evin gizli özel bahçesine giriyormuş gibi hissederdim. Yalnız gibi görünen ama kocaman bir kalabalığın içinde olmak her defasında beni heyecanlandırıyordu. Kendimi o mikrofonun arkasında düşünüyordum; “Neler söyleyebilirim?”, diye canlandırıyor, o insanların yerinde olduğumu hayal ediyordum. Keşfettiğim bu alanın bir gün mesleğimin bir parçası olacağını kim bilebilirdi? Gençlik döneminde seyrettiğim birkaç film elbette o hayali somutlaştırdı. Mesela, 1988 yapımı Talk Radio, Robin Williams’ın başrolde olduğu Good Morning Vietnam epeyce hevesimi arttırdı. Broadcast News diye televizyon haberciliğinin konu alındığı bir film ve yine Robin Williams’ın oynadığı The Fisher King filmi bende oluşan bu hissiyatı belki su yüzüne çıkardı. Filmlerde aletlerin kullanımı iştahımı artırıyor, gözlerimi kamaştırıyordu.
“Dinlediğim bir radyonun kapısına dayandım ve yemek fişi karşılığında çalışmaya başladım”
Öte yandan lise zamanında okul partilerinde çalmak üzere hazırladığımız kasetler dolusu müzikler, paylaştığımda insanlarda gördüğüm mutluluk, sevinç ve heyecan beni bu konuda daha da motive ediyordu. Ne şanslıydım ki, tercih ettiğim okula girme imkânım oldu. Hayli sancılı bir üniversiteye hazırlık sürecinin ardından istediğim, hayalini kurduğum mesleğin okuluna girdim, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazanmıştım. Bu olay beni çok heyecanlandırmıştı, hayal aleminde geziyordum. Bir yandan okula gidiyordum, bir yandan da her fırsatta pratik yapmaya başlamıştım. Dönemin bütün kurumlarını ziyaret ederek boğaz tokluğuna çalışma metoduyla tecrübe ediniyordum. Dinlediğim bir radyonun kapısına dayandım ve yemek fişi karşılığında çalışmaya başladım. O zamandan bu zamana da radyo dünyasında heyecan ile çalışıyorum.
O radyonun kapısını çaldığınızda kaç yaşındaydınız?
1994 senesiydi, bundan birkaç yüzyıl önceydi, diyebilirim (gülüşmeler).
Radyo Voyage’da müzik editörlüğü ve programcılık görevini yürütüyorsunuz. Burada kaç yıldır çalışıyorsunuz?
1 Ekim 2022’de burada 10 yılımı doldurdum.
Radyo Voyage’da bir çalışma gününüzü anlatır mısınız?
Radyomuzun akışının oluşturulması ve anlık kontrolü… Bu akış doğrultusunda yeni müziklerin bulunmasına katkı sağlama, program içeriklerinin oluşturulması ve kontrolü, radyomuzun yer aldığı etkinliklerde teknik ve lojistik destek, dj hizmetleri… Bu yüzden de kendimi hep Radyo Voyage mutfağından diyerek tanıtıyorum. Radyo yönetmenim Neslihan Hanım’la ve aramıza yeni katılan sevgili Tuğyazel’le beraber içerik oluşturmaktan, dinleyicilere aktarmaya kadar geçen süre içinde çok yoğun ve titiz bir çalışma yürütüyoruz. Kelime kelime, nota nota, şarkı şarkı, kılı kırk yararak çalışıyoruz, tüm bu çalışma radyomuzu dinleyenlerin yüzündeki bir tebessüm için. Bunu zaman zaman karşılaştığım dinleyicilerimizden, zaman zaman da başka duyanların aktardığı güzel sözlerden anlıyorum. Bize güzel görüşlerini yansıtıyorlar ve bu da bize çok büyük mutluluk veriyor.
Voyage Sunset programınızdan söz eder misiniz? Dinleyicilerinizi müzikli bir gün batımına davet ediyorsunuz. Müzik çalarken ve dinlerken aklınızdan ne gibi görüntüler geçiyor? Dinleyicilerinize neler hayal ettirmeyi ve / veya hissettirmeyi istiyorsunuz?
Çoğunlukla, büyük şehirlerde yaşadığımız ve karmaşa içerisinde boğulduğumuz koşuşturma içerisinde yorulduğumuz anlarda nefes alabileceğimiz, kendimizi iyi hissedeceğimiz güzel müziklerle hayali bir sahil atmosferi yaratmak amacıyla bu program aklıma geldi. Sahil kesimlerinden de bizi dinleyenler çok tabii. Onlar da istedikleri başka bir coğrafya hayal edebilirler. Günlük hayatta keşfettiğim ve kendimi iyi hissettiren müzikleri insanlarla, dinleyicilerle paylaşmak istedim. Dj’lik yaptığım zamanlardan bu yana keşfettiğim müzikleri paylaşmak, onlara sunmak asıl gayem. Gelen güzel geri dönüşlerle de ne kadar iyi bir şey yaptığımızın bir kez daha farkına vardım.
Düşünsenize olduğunuz yerden hiçbir yere kıpırdamadan tek bir düğmeye basarak, o anı güzel müziklerle bambaşka dünyalara çeviriyorsunuz. Bu bana çok olağanüstü geliyor. Kaldırımda beton binaların arasında yürürken bir deniz kıyısında, bir okyanusun en dibinde ya da dağların en tepesinde hayal edebiliyorsunuz. Kim istemez ki, güzel bir müzik eşliğinde gün batımında deniz kenarında olmayı… Herkese farklı şeyler hissettirebilir elbette ama hepimizin ihtiyacı olan iyileştirici bir gücü var müziğin. Bütün isteğim bu; Sunset’le bambaşka hisler oluşturabilmek…
“Mahalle arasında gezerken bir evin mutfağından yayılan yemek kokusu gibi, müzik de bizi alır ve bize en derin duyguları yaşatır”
Yayın odanızda yalnız siz, müzik ve dinleyicileriniz var. Bu sadelik içinde nasıl bir iletişim gerçekleşiyor, müziğin ve radyonun gücü bu küçük mekanın dışına nasıl yayılıyor?
Yaptığım işi ben yaşam biçimi olarak düşünüyorum. İster sözle ister müzikle vermek istediğimiz mesajla, insanları etkilemek önemli. Bizi dinleyen insanları bir şarkıyla heyecanlandırabiliriz, hüzünlendirebiliriz, neşelendirebiliriz. Bir anda olmak istedikleri yere götürebiliriz aslında. Bu müthiş bir güç. Mahalle arasında gezerken bir evin mutfağından yayılan yemek kokusu gibi, müzik de bizi alır ve bize en derin duyguları yaşatır. Çocukluğumuza gideriz, gençlik yıllarına gideriz. Müziğin tamamen duyguya hitap eden bir yanı var. Müziğin insan üzerindeki rahatlatıcı, pozitif etkisi binlerce yıldır bilinen ve kullanılan değerli bir kaynak.
Dinleyicilerinizle tanıştığınız durumlar oldu mu, unutamadığınız anılarınız oldu mu? Ya da onlarla tanışmak ister miydiniz? Dinleyicilerinizle etkileşiminizden söz eder misiniz?
Dinleyicilerimizle hem sosyal medyadan tanışıyoruz hem katıldığımız etkinliklerde dinleyicilerimizle karşılaşıyoruz. Bazen sırf teşekkür için telefon edenler, bazen bizi ziyaret edenler oluyor. Dünyanın her köşesinden bestelerinin yayınlanmasını isteyen müzisyenlerin maillerini alıyoruz. Onlardan bu tarz istekler almak ve farklı yeni müzisyen ve emeklerini dinleyicilerimizle buluşturmak da bizi çok mutlu ediyor. Karasal yayınımız 107.4 frekansından İstanbul ve yakın çevresine ulaşıyor. Bir çok farklı mekânda, taksilerde, dolmuşlarda ve hatta İstanbul dışında seyahatlerimde de bazen bir dükkanın önünden geçerken, bazen bir AVM’de dolaşırken ya da bir restoranda her gün heyecan ile hazırladığımız yayınımızı, Radyo Voyage anonsunu duymak hem çok mutlu ediyor, hem de çok gururlandırıyor.
STH Bülten okuyucularını sizinle bir müzik yolculuğuna davet etmek istiyoruz. Bu konuda bize rehberlik eder misiniz? Dünyanın farklı kıtalarından hangi müzikler o toprakların ruhunu yansıtıyor? Ülkelere veya kıtalara göre ilk aklınıza gelen müzikleri bizimle paylaşır mısınız?
Bu konuda ne kadar örnek versem az gelir, bu sohbet bitmez! En iyisi radyomuzu dinlemelerini önereyim. Herkesin keşfetmek istediği bir arka bahçesi olduğunu düşünürüm. Her gün yayınlarımızdan kulaklarına çalınacak belki bir tango ile Arjantin’e, belki flamenko ile İspanya’ya, belki üstad Kitaro ile Japonya’ya gidebilir ya da Secret Garden’la Norveç’te kuzey ışıklarını izleyebilirler. Radyomuzun sloganı; ‘Dünyanın Müziğine Yolculuk’! Biz de bunun hakkını vermek için çok çalışıyoruz.
Eklemek istediğiniz farklı bir konu var mı?
Bu yıl 1 Ekim’de radyoda 10. yılımı tamamladım. İşe ilk günkü gibi koşarak geliyorum. Bu 10 yıl benim için çok dolu geçti. Kurulduğu günden bu yana radyomuza desteğini esirgemeyen ve radyomuzun da fikir babası olan Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ferit Şahenk’e aracılığınızla teşekkür etmek istiyorum. Radyo Voyage Genel Yayın Yönetmeni değerli çalışma arkadaşım Neslihan Yavuzer Behmuaras’a bana kattıkları, destekleri için çok teşekkür ederim. Bir teşekkürü de bana müzik sevgisini aşılayan anneme, babama ve kız kardeşime, bu yoğun çalışma temposu içinde benden desteğini esirgemeyen sevgili eşime borçluyum. Ve tabii ki her gün bizlerle ‘Dünyanın Müziğine Yolculuk’lara çıkan tüm Radyo Voyage tutkunlarına da özel teşekkürlerimi gönderiyorum. Yolculuklarımız onlarla çok daha güzel, keyifli ve anlamlı.
Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederiz.
Ben de bu söyleşide STH Travel & Mice takipçileri ve dostlarıyla buluştuğum için çok mutlu oldum. Dilerim onlarla 107.4 Radyo Voyage’da buluşmaya devam ederiz.