Denizlere Meydan Okuyan Sporcumuz Sevda Ersezer’in İlham Verici Yolculuğu

Sevda Ersezer: "Yarış doğası gereği iddialı olmayı gerektirir. Ekstra performans ve dayanıklılık ister. Yelkenle birlikte heyecanı, aksiyonu sevenler için keyifli bir alan diyebilirim. Teknede görev dağılımı vardır ve tam bir ekip çalışması ve dayanışması gerektirir."

Açık deniz yelken sporunda Türkiye Turu Rekoru’nun altında imzası bulunan Sevda Ersezer, dergimize konuk oldu. Sevda Ersezer’in bu yolculuğu, 2021’de aynı parkuru tek başına kat eden Tolga Pamir’in bir çağrısıyla başladı. Açık deniz yelken sporunda kadın-erkek eşitliğine dikkat çekmek isteyen Pamir, başvuran sporcular arasından Sevda Ersezer’le yola çıkmaya karar verince ikilinin rekora uzanan serüveni için de start verilmiş oldu.

Söyleşi: Martı Zeyrek

Fotoğraflar: Abdülmelik Öcal

Öncelikle Türkiye Turu Rekoru nedeniyle sizi içtenlikle kutlarız ve sizi daha yakından tanımak isteriz. Denizle bağınız nasıl oluştu? Profesyonel yelken sporcusu olmaya nasıl karar verdiniz?

Çok teşekkür ederim. İstanbul’da büyüdüm. Yelken ile tanışıklığım çocukluk yıllarında aldığım optimist eğitimi ile başladı gibi bir hikaye anlatmak isterdim ancak bu gerçekçi olmayacak maalesef. Deniz gören bir evde her sabah deniz manzarasında uyandım. Sanırım denize olan tutkumun oluşmasında bunun büyük etkisi oldu. O dönemler yelken ve su sporları gibi aktiviteler ulaşılabilir etkinlikler değildi ve belki daha büyük bir sebep etrafımızda bize bu konuda fikir verip yönlendirecek kimse olmadı. İstanbul gibi bir yerde aradan onca yıl geçmesine rağmen, deniz sporları aktivitelerine ulaşmanın bu gün bile kolay olduğunu söyleyemeyiz. İyi bir yüzücüyümdür. İstanbul’da yaşadığım son dört yıl rüzgar sörfüyle ilgilendim. 2001 yılında 7m’lik bir yelkenli tekne almanın eşiğinden, işle ilgili olumsuz bir gelişmeden ötürü son dakikada döndüm. O zamandan kafamda olan bir fikirdi tekne sahibi olmak. Hayat uzun süre farklı ihtiyaçlar doğrultusunda devam etti, ta ki 2016 yılına dek. O yıl deniz üstünde daha fazla vakit geçirmek istediğimi fark edip, kaptanlık sertifikası almak için İstanbul’da bir eğitime devam ettim. Yelkenli tekne ile ilk seyrim bu eğitim esnasında oldu. Çok keyif aldığımı hissedince, iki arkadaşımla birlikte 2017 yaz sonu Marmaris’te bir haftalık yelkenli turuna çıktık. Hem Marmaris koylarını gezmek hem de yelken eğitimi almaktı amacımız. Öğrenme sürecine, birlikte tekne turuna çıktığımız kaptan ile 2017-2018 kış aylarında 6 hafta sonunu kapsayan bir eğitim süreciyle devam ettik. Eğitmenle bu eğitimler esnasında yaptığımız sohbetlerde, onun da bir yarış teknesi alma hayali olduğunu öğrenince bu işi birlikte yapabilir miyiz fikri doğdu. Derken 2018 yazında Hollanda’da bir tekne bulduk ve gidip tekneyi aldık. 2018 Ekim ayında teknenin Marmaris’e gelişiyle birlikte ben de İstanbul ve IT sektörü ile ilişiğimi keserek Marmaris’e taşındım. Teknemiz özel yapım bir yarış teknesi idi. Eski ortakla birlikte yelken eğitimleri verdik, ulaşabildiğimiz noktalardaki yarışlara katıldık. Yarış tutkum böyle başladı. Yelken yapmayı sevmekle yelken yarışçılığı elbette aynı kategorilerde değerlendirilemez. Yarış doğası gereği iddialı olmayı gerektirir. Ekstra performans ve dayanıklılık ister. Yelkenle birlikte heyecanı, aksiyonu sevenler için keyifli bir alan diyebilirim. Teknede görev dağılımı vardır ve tam bir ekip çalışması ve dayanışması gerektirir. İnsan neden keyif alıp, neyin kendine uygun olduğuna tecrübe etmeden doğru karar veremiyor çoğu zaman. Kalkıştığım her işte yapabileceğimin en iyisini tutku ve heyecanla yapmaya çalıştım. Kendi teknemle katıldığım yarışlarda da benzer heyecanı ve iddia taşıyarak bir işin içinde yer almanın verdiği keyfi fark edince dedim ki bu iş tam bana göre. Yani yelkencilik geçmişim toplasanız dört yıldan ibaret. Bunu özellikle artık bazı şeyler için geç kaldık diye düşünenler için vurguladım.
Kariyer anlamında yazılım dünyasından çekildim. Sadece vaktimin olduğu kış aylarında 1-2 ayı geçmeyecek projeler çıkarsa ilgileniyorum.

Tolga Pamir’in çağrısına karşılık vermeye nasıl karar verdiniz? Seçildiğinizi öğrenince neler hissettiniz?

2021 yılı Kasım ayı sonunda bir arkadaşım arayıp Tolga Pamir’in, 2022 yılı içinde, 2021 Haziran ayında solo olarak tamamladığı Türkiye Turu rekor denemesini bir bayan yelkenci ile duo sınıfında tekrar yapacağını ve başvuru topladığını bildirmesi üzerine aday olarak başvurdum. O döneme dek herhangi bir sosyal medya hesabım yoktu dolayısıyla Volkan Hatunoğlu’nun bilgilendirmesi olmasa haberdar olmayacaktım. Pamir’in solo denemesini de yakından takip etmiştim ve proje çok ilgimi çekmişti. Projede yer alabilme ihtimali bile heyecan vericiydi. İnternet üzerinden Tolga Pamir ile bir iki görüşme gerçekleştirdiğimiz eleme sürecinin sonunda, başvuran 15 kadın adayın arasından, Gamze Çelikyılmaz ve ben son ikiye kaldık. 2022 Nisan ayı ortasında, rekor denemesinde kullanacağımız teknenin İtalya Cenova’dan Bodrum’a transferini ben, Gamze ve Tolga Pamir birlikte gereçekleştirdik. Yanımızda bir de tüm Duo Challenge4 Seas projesini bir belgesele dönüştürecek olan Abdülmelik Öcal vardı, onu anmadan geçmek istemem. Bu transfer süresi aynı zamanda iki adaydan kimin Tolga Pamir’e eşlik edeceğinin cevabını verecekti. Seyir boyunca Tolga Pamir, Gamze’yi ve beni gözlemledi ve seçimini benden yana kullandı. Kararını duyunca elbette çok heyecanlandım ve gururlandım.

Bu rekor denemesine nasıl hazırlandınız? Kendi beslenmenize, kondisyonuna nasıl dikkat ettiniz?

Ben normal koşullarda günde tek öğün beslenen biriyim. Yazılımcı olarak 18-19 sene geçirdiğim iş hayatım boyunca da uykusuzluğa, uyku düzensizliğine alıştım. Düzenli spor yaparım dolayısıyla kondisyonum iyidir. Ancak elbette teknede geçecek 12-13 gün boyunca ihtiyaç duyduğunuz enerji, uyku ihtiyacı günlük hayattan çok farklı. Yeme, uyku düzeniniz komple değişmek durumunda kalıyor. Ancak genel alışkanlıklarımdan ötürü rekor denemesi süresi boyunca fiziksel olarak zorlandığımı söyleyemem. Hazırdım çünkü.

Açık deniz yelkenciliği hakkında bize bilgi verir misiniz? Denizle ve yelken sporuyla ilgilenenler için vurgulamak istediğiniz ayırt edici yönleri neler?

Yelken yarışlarını inshore (kıyı görerek yapılan ve genelde süresi bir günü geçmeyen yarışlardır) ve offshore (rotanın büyük kısmı kara görmeden açık denizde geçen ve süresi bir günü aşan yarışlardır) olarak iki kategoride değerlendirebiliriz. Offshore yarışlar çok daha fazla dayanıklılık, planlama, bilgi ve tecrübe gerektirir. Havayı iyi okumanız, teknenizi iyi tanımanız şarttır. Yaşayabileceğiniz teknik sorunlara hızlı çözüm üretecek bakış açınız ve öngörünüz olmalıdır. Ne zaman hangi aksiyonu hayata geçireceğinize doğru karar vermeniz gerekir. Inshore yarışlarda anlık kararlar, yarışın süresinin kısalığından kaynaklı, sonucu çok daha doğrudan etkilerken, offshore yarışlar daha uzun süreçleri planlamayı, değişen hava, dalga, akıntı gibi parametreleri daha doğru değerlendirmeyi ve bir iki hatta üç adım sonrasını kurgulamayı gerektirir. Hatalı kararlar size saatleri ve hatta günleri kaybettirebilir. Kendi sınırlarınızı da iyi bilmelisiniz. Ekiple yarışıyorsanız keza ekip arkadaşlarınızın limitlerini de. Konfor alanınızdan uzak geçireceğiniz günlerden bahsediyoruz. Kısıtlı su ve yemeğinizin olduğu, dilediğinizce dinlenemeyeceğiniz, temizlenemeyeceğiniz, toplam m2’si son derece küçük bir alanı başkalarıyla paylaşmanızı gerektiren koşullarda olacaksınız. Kolay değil kısacası. Fırtınada seyir yapmanız ya da rüzgarsız kalıp dakikalarca ve hatta belki saatlerce sabırla rüzgarın kuvvetlenmesini beklemeniz gerekebilir. Dalgalı denizde deniz tutması sorunu da yaşayabilirsiniz örneğin. Kendinizi en kötüye hazırlamalısınız. Deniz şakaya gelmez.

Türkiye’nin tüm denizlerini durmadan geçtiniz. Rotanız hakkında bilgi verir misiniz; hangi sürelerde kat ettiniz, en kolay- en zor noktaları nelerdi? Ne gibi zorluklar yaşadınız, unutamadığınız anılarınız oldu mu?

Türkiye Turu Rekoru rotası sadece yelken gücü kullanılarak, Artvin Hopa’dan başlayıp İskenderun Limanı’nda biten bir rota. Motor kullanmanız yasak. Start almadan motorunuz TYF hakemi tarafından mühürleniyor, ta ki finish hattını geçene dek. Rotada belirlenen, bizim yarış literatüründe kapı şamandıraları dediğimiz belli sanal noktalar var. Rota üzerinde yer alıyorlar. Bu noktalardan geçmek zorundasınız: Sinop İnce Burun, İstanbul Boğaz Girişi, Knidos Feneri, KKTC Zafer Kayalıkları bu projede belirlenmiş kapılar idi.
Karadeniz geçişimiz 5 gün 17 saat sürdü. Marmara Denizi’ni geçip Çanakkale Boğazı çıkışına geldiğimizde 6 gün 19 saati doldurmuştuk. Knidos Feneri’ne varış süremiz 8 gün 11 saat. Finish hattını geçtiğimizde yani İskenderun Limanı’na vardığımızda toplamda 11 gün 20 saat 23 dakika ile Türkiye Turu Rekoru’nun yeni sahipleri olduk.
Bu rotanın tamamını değerlendirdiğimde sanırım bizi en zorlayan Sinop İnce Burun geçişidir. Bir gece boyunca, kafadan (teknenin ön kısmından alınan ve ekip açısından en konforsuz sayılan rüzgar) 30-35 knot’ları (1 knot, yaklaşık 1.852 km’ye karşılık gelir) bulan rüzgarla ve 2,5-3 m’lik dalgalarla mücadele ettik. Arşivdeki fotoğraf ve videolara baktığımda da hem Tolga’nın hem de benim yorgunluğumuz yüzümüzden okunuyor. Başka da o kadar yorgun gözüktüğümüz bir kare yok. Tur suresince genel olarak rüzgarımız vardı. Toplamda belki 10 saati geçmez rüzgarsız kaldığımız süre. Ancak bunun sebebi şanslı olmamız değil, Tolga Pamir’in iki üç kaynaktan okuduğu farklı hava tahminlerini doğru birleştirip, doğru bir zamanlama ile start almış olmamız ve tur boyunca rüzgarı iyi takip etmemizdir. Rotanın tamamı bir cetvelle birleştirildiğinde 1350 mil, biz toplamda 1680 mil yol yaptık, ortalama hızımız 7.5 knot civarında idi, iyi bir ortalama. Bilmeyenler için söylemekte fayda var: Yelkenli tekne ile belirlediğiniz hedefe gitmek için eğer doğru açıdan rüzgar alamıyorsanız zig-zaglar çizerek yol kat edersiniz. Fazladan yol kat etmiş olmamızın sebebi de rüzgara göre rota çizme zorunluluğu idi. Yelkenli teknede kullanabileceğiniz tek güç kaynağı rüzgar. Hem hedefe yaklaşacaksınız, hem rüzgarı takip edeceksiniz, hem de minimum sürede rotayı kat edeceksiniz.
Benim açımdan çok keyifli ve eşsiz bir tecrübe oldu. Finish çizgisini geçip, hakemin bitirdiğimizi onaylayan düdük sesini duyduğumda bu serüvenin bitmiş olmasına üzüldüğümü hissettim. Ancak bizden yaklaşık bir ay kadar önce aynı rotayı 13 gün 15 saatte tamamlayan Gökova kardeşlerin süresinin altında tamamlamış olmak da elbette gurur vericiydi. Bu tür uzun süreli rotalarda ekibin kendi içindeki uyumu, paylaşımı çok önemli. O anlamda Tolga ile güzel bir uyum sağladık. Birbirini hiç tanımayan iki insanın böyle uzun, geceli gündüzlü bir projede bir araya gelmesi ve iyi anlaşabilmesi, bakın işte bu büyük bir şanstı.

Bu başarı size neler kattı? Tolga Pamir, kadınların zorluklar karşısında daha dayanıklı olduğunu belirtiyor. Buna katılıyor musunuz?

Öncelikle offshore yarışı olarak ilk tecrübem olduğunu düşünürsek muazzam bir deneyim oldu. Açık deniz yelken yarışçılığı alanında ülkemizde akla gelen ilk isim olan Tolga Pamir’den çok şey öğrendim. Bilgisini cömertçe paylaşan alçak gönüllü bir denizci Tolga. Dört denizimizi ardışık geçerek denizlerimizin, coğrafyamızın genel karakteristiklerini tanıma ve karşılaştırma fırsatı buldum. Dağların yapısı rüzgarın denize etkisini ciddi etkileyen bir faktör. Hep hayalini kurduğum Karadeniz’de yelken yapma şansını yakaladım (Trabzon’luyum). Yelkencilik konusunda kendi eksiklerimin farkına vardım. Kendi sınırlarımı test ettim. Erkekler fiziksel olarak daha güçlü ancak kadınlar daha dayanıklı. Kadın doğuran, yaratan. Bu anlamda kadın ve erkek bir birini tamamlıyor. Birlikte çok daha güçlüler.

Yelken sporu zorluklar karşısında kabullenmeyi ve pes etmemeyi sağlıyor, diyebilir miyiz? Yelken sporunun kazanımlarını açabilir misiniz? Başka ne gibi kazanımları var?

Deniz şakalaşmayı, inatlaşmayı, restleşmeyi kabul etmez. Kuralları o koyar, siz ona uyum sağlarsınız. O anlamda deniz ile olan ilişkinizde zayıf taraf olduğunuzu kabul etmek, onun size sundukları ile yetinmek durumundasınız. Bu egolarınızın denizde sizinle yer alamayacağı anlamına geliyor. Yelken sporu doğayla barışık ve uyum içinde olmayı gerektiren bir spor. Denizi sevmeyi ve korumayı gerektirir. Denizle iç içe büyüyen hiç bir çocuğun ona zarar verecek bir eylemde bulunacağına ya da böyle bir girişime onay vereceğine inanmıyorum. O anlamda doğa hassasiyetinin gelişmesi için muazzam bir spor. Özellikle çocuk yaşlarda optimist dediğimiz tek kişilik teknelerle başlayan eğitimlerde çocukların özgüvenlerinin ve mücadeleci ruhlarının da çok geliştiğini görüyoruz.

 

Türkiye’nin 3 tarafı denizle çevrili olmasına rağmen denizcilik kültürünün yeterince gelişmediği belirtiliyor. Bu görüşe katılıyor musunuz? Denizciliğin gelişmesine katkıda bulunan anmak istediğiniz isimler var mı? Size göre başka neler yapılabilir?

Doğru tespit maalesef. Biz bu topraklara at sırtında gelmiş ve karacı göçebe kültüründen, aradan bunca zaman geçmesine rağmen sıyrılamamış bir toplumuz. Elimizdeki zenginliğin hala farkında değiliz. Sahilde ama sırtımızı denize dönerek oturuyoruz. En güzel kıyılarımızı doldurup araçlarımız için otoparklar inşa ediyoruz. Doğru düzgün bir denizcilik politikamız hala yok.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıl, aynı zamanda yelken, kürek, yüzme dallarını kapsayan Türkiye Su Sporları Federasyonu’nun da kurulma yılıdır. Türkiye’de ilk kurallı ve resmi yelken yarışı 12 Ağustos 1932 yılında yapılmış. 1890’lı yılların sonunda bazı yelken kulüpleri faaliyete geçse de aslında ilk yelken kulübümüz Moda Yelken Kulübü, 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün teşviki ile kurulmuş. Yani bir zemini hazırlanmış ama arkası pek getirilememiş.
Yelkenli teknesi ile dünyayı dolaşan ilk Türk Sadun Boro ve Alman asıllı eşi Oda Boro, kısıtlı olanaklarla 1965 yılının Ağustos ayında çıktıkları dünya turunu, Haziran 1968 yılında noktaladılar. Sadun Boro sayısız insanımıza deniz sevgisi aşıladı. Boroların ardından birçok Türk denizcisi yelkenli tekneleri ile dünya seyahati gerçekleştirdiler. Bazen çıktığınız bir yol başka bir çok insana da ilham kaynağı olabiliyor. Boroların ardından Haluk Karamanoğlu ve ailesi, Osman-Zuhal Atasoy çifti ve Tanıl Tuncel ve eşi de dünya turuna çıkan yelkenciler. Bazen bir proje ile bir çok insanın yüzünü denize çevirebilirsiniz. Tolga Pamir’in Challenge4Seas projesinin de böyle bir proje olduğunu düşünüyorum. İnsanlara hayal kurdurabilmekle başlıyor her şey. Sıradaki adım o hayallere ulaşmak için çaba göstermek.
Öncelikle yüzümüzü denize dönmeliyiz. Sevmeli ve korumalıyız. Marmara Denizi’ni öldürdük, diğer denizlerimiz alarm veriyor. Daha fazla gecikmeden bunun farkına varmalıyız. Denizcilik kültürünü geliştirecek projeler hayata geçirmeliyiz. İyi insanlar yetiştirebilmek, içinde yaşadığı doğaya, topluma duyarlı bireyler yaratabilmekle mümkün. Çocukların bir sanat ya da spor dalı ile ilgilenebilecekleri fırsatlar sunabilsek bu duyarlılığı büyük oranda oluşturabiliriz. Bireysel çabalar her ne kadar önemli de olsa bu işin sistemli şekilde planlanması ve hayata geçirilmesi şart. Öyle bilmem kaç bin ADB (Amatör Denizci Belgesi) dağıtmakla denizcilik kültürü gelişmiyor maalesef.

Bundan sonraki hedefleriniz neler?

Öncelikli hedefim denizcilik sektöründe iyi bir yelkenci ve kaptan olarak yer almak. Mümkün olduğunca deniz ve yelkenle alakalı projeler gerçekleştirmek ya da bir şekilde içinde yer almak istiyorum. Kendi kaynaklarımı yaratabildiğim oranda da bu sevgiyi genç kuşaklara aşılamak için üzerime düşeni yapacağım.

Eklemek istediğiniz başka düşünceleriniz var mı?

Kıymet verip derginizde yer ayırdığınız için çok teşekkür ederim.
Dünyayı güzellik kurtaracak ve denizi sevmekle başlayacak her şey..

İlham veren hikayenizi paylaştığınız için biz çok teşekkür ederiz.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *